27 Nisan 2009 Pazartesi

nisan hemen bit


cok yoruldum bu ay. aslında nisan ayı 29 martla başladı. zaten yorucu bir yolculuktan gelmiştim. ve dinlenemeden secimleri tansiyonu en düşük partide izlemem konusunda cesaretlendirildim ve uzun pazarlıklar ve bir dizi tesadüfler sonucu soluğu chp'de aldım. ama türk demokrasi tarihinin en heyecanlı oy sayımı bana denk geldi. üstelik gecenin bir yarısı ysk "veri giremiyoruz" deyince ortalık karıştı. ve ben erkenden hezimete uğrayacaklarını düşünürken "şanlı bir direniş" ile karşılaştım. 10.30 gibi eve gitmeyi planlarken yerle bir oldu hayallerim. öte yandan ak parti'de karnaval bekleyenler derin bir sessizlikle evlerine erkenden gittiler.

seçimleri atlattık... ama bu kez obama üstümden geçti. üstelik ankaradaki her muhabirin üstünden bir kere gecen barack, beni iki kere yakaladı. ankaradan sonra istanbulda da kendisiyle bir aradaydık. yorgunluktan bitik şekilde istanbul'dan evime döndüm ama bu kez de türk silahlı kuvvetlerinin sürpriziyle karşılaştım.

genelkurmay başkanı basına hiç açılmayan harp akademileri yıllık değerlendirme toplantısını basına açmaya karar verdi. ve yeniden istanbula taşındık. berbat bir seyahatti. saat 9 uçağıyla istanbula gidip gecenin sonunu yakalamayı ummuştum ama önce 35 dakika rötar yaptı thy. ardından da istanbulun üstünde 40 dakika tur attık hava trafiğindeki yoğunluk nedeniyle. ve indiğimizde saat 23 olmuştu. taksime geldiğimde ise saat gece yarısını geçti. gidip yattım ertesi gün toplantıya katıldım. sonra bir gece daha kalıp sabahın körü uçağıyla ankaraya döndük. ve aynen çalışmaya devam ettik.

bir hafta sonra ise çanakkaleye götürüldük genelkurmay başkanlığı tarafıından. anzakların şafak ayiniyle aynı günde bir etkinlik düzenlendi çanakkalede. anzaklara büyük kayıplar verdiren ama tamamı ölen 57. alay adına şafak yürüyüşü yaptı gençler. şehitleri anma gecesinde oturup ağlamadı ama çocuklar. konser verildi eğlendiler. bazı gazeteci arkadaşlar yapılanı doğru bulmadıklarını söylediler. şehitler anılırken böyle dansetmemeliymiş kimse.. ama ben karşıyım bu duruşa. o kahramanlar, bu gençler rahat rahat özgür özgür şarkılar söyleyebilsinler diye de ölüme yürüdü bence. o yüzden onları anarken eğlenmenin hiçbir sakıncası yok. her neyse gecenin geç saatlerine kadar, dağ başında takılıp sonra bizim için ayarlanan bir yatılı okula gittik. ama yatak sayısı gazeteci sayısından azdı. bu yüzden tek kişilik yatakları iki kişi paylaşmak zorunda kaldı. ama pek de önemi yoktu çünkü saat 3:30'da kalkmamız gerekiyordu. daha sonra şafak yürüyüşünü yaptık gençlerle birlikte. giydikleri "dedeciğim ben geldim" yazılı yelekleri güzeldi.

ardından ankaraya döndüm ama bir gün sonra sabah saat 06.15'te yine istanbula gittim. idef 09 fuarının açılışına katıldık. bütün gün ayakta silah firmalarının tanıttığı ölüm makinalarını inceledik. tabancalar tüfekler füzeler obüsler kurşunlar zırhlılar...

yazarken bile yoruldum. ama daha bitmedi nisan ayı. bir kaç darbe daha var kafama inecek. birisi yarın ki mgk toplantısı. bir diğeri ise çarşamba günü yapılacak genelkurmay basın toplantısı... çabucak bit nisan yaaaaa.... çabucak bit...

18 Nisan 2009 Cumartesi

babalar ve oğulları

babamda yaşayamamıştım bu endişeyi. haberim bile olmadı. kanserle mücadelesine şahit olamadım. yıpratıcı kemo seanslarının farkında değildim. sadece bulunduğum yerden geri geldiğimde babamın yarısı kadar kaldığını farkettiğimde öğrendim herşeyi. zor zamanlarda yoktum. ve bir daha da duymak istemedim. babam kontrol için hastaneye her gittiğinde geçici hafıza kaybı yaşadım. unuttum gittiğini. annem hatırlattı her defasında. ve babama değil anneme sorabildim kan sayımı ve kolonoskopi sonuçlarını.

babamın sürecini yakalayamadım ama ikinci babam verecek sanırım bu fırsatı. yakışıklı ve güçlü adamın yanında olacağım. yakışıklı ve güçlü oğluyla birlikte.