26 Eylül 2009 Cumartesi

tavla

sevgili gibidir. unutulmaz.
pullarıyla zarlarıyla baklava deseniyle otantik bir halı gibidir aynı zamanda.
ama haindir.
seni avcuna alır ve sadece senin duyabileceğin bir fısıltıyla "beni başkalarına da öğret" der.
öğretirsin. örneğin sevgiline.
bak 4-2 5-3 6-4 kapıdır. 6-1 iyi kapıdır.
ilk 50 oyunda katlanılmazdır süreç. öğretilen ileriye bakamaz. sadece anlık hamleler yapar. zar oynar yani.
fakat gitgide kafasını kaldırmaya başlar.
her hamleden önce gözleriyle senin onayını bekleyen o acemi gitmiş yerine ukala dümbeleği gelmiştir.
önce şerefli mağlubiyetlere sevinir sonra ilk büyük zaferin tadını çıkarır.
öğrencin bir anda rakibin olur.

ama terbiyesizlik yapılır mı?

yapılmamalı.

hele ki hocaya...

sana oyunun tüm inceliklerini öğretmiş ustaya bir kaç şanslı zarın yardımıyla üstünlük kurunca sarhoş olmamalı.

yok efendim koltuk altına tavlayı vermeler. yok efendim fotoğraf çekmeler kendi etrafında üç tur döndürmeler.

zar sevecek. zar. zar sevmezse olmuyor tavlada.

Hiç yorum yok: