her ne kadar başlıktaki cümle gloria jeans'te buzlu kahvelerini yudumlayan "geçkin" liseli kızların ağzından çıkmış gibi görünse de, "piyasada erkek kalmadı" serzenişi daha çok televizyonların haber merkezi yöneticilerinin ağzından çıkıyor bu günlerde.
özel televizyonculuğun kontrolsüz şekilde büyüdüğü günlerde nedendir bilinmez meslek (televizyon muhabirliği) daha çok kadınlara yakıştırıldı. "iletişim fakültesinden mezun olan kızlar muhabir, erkekler kameraman olsun" ön kabulüyle büyüdü sektör. ama elbette yöneticiler çoğunlukla erkekti. erkek yöneticiler de stajyer denilen garabet bir sistemin egemen olduğu sektöre her yıl biraz daha fazla kadın soktu.
tamamen serbest düşüş biçiminde büyüyen "habercilik işi" bir süre sonra cinsiyet kazanmaya başladı. yani "erkek haberler" doğdu "kadın haberler" doğdu. masanın başında oturanlar "elinde bıçak kuyumcuya girip üç kişi doğrayan manyağın" haberini bir kadın muhabir yapsın istemedi. yine aynı masanın başındaki "adam" "beyaz eşyada çılgın indirim" haberi için ekranda kadın görmek istedi. ilk bakışta mantıklı gibi görünen bu yaklaşım zamanla televizyon haberciliğinde keskin bir cinsiyet ayrımcılığına yol açtı.
sanki yazılı olmayan bir kural vardı ve bu kurala göre diplomasi, parlamento, başbakanlık muhabirleri çoğunlukla (altını çiziyorum çoğunlukla) kadın, polis, adliye, savunma muhabirleri ise yine çoğunlukla erkek olmak zorundaydı.
özel televizyonların haber merkezlerini kurmaya başlamasının 18. yılına gelindiğinde mesleğe stajyer olarak başlayan genç kızlar büyüdü. aşık oldu. evlendi. hamile kaldı. doğurdu.
ama bu doğal süreç masanın başındakinin hiç hoşuna gitmedi. "sevgilinle az görüş, balayını kısa tut, seneye doğurabilir misin, emzirdiğin çocuğun seni üç hafta göremeyecek" demek zordu. ama erkek muhabire daha kolay söyleyebilirdi. erkek muhabirin nasılsa eşi doğuracaktı nasılsa süt izni almayacaktı çocuğa bakan birini nasılsa bulurdu.
balayı, doğum izni, süt izni, bebeğin doğumgünü. birbirinden önemli ve özel bu durumlar masanın başındaki için "işgücü kaybı" olarak değerlendirildi.
hazır yeri geldi söylemeden geçmeyeyim. önemli bir haber kanalının iki bayan ekonomi muhabirinin bebekleri arasında tam bir yıl var. ama bunun sebebi etkileşim değil. haber merkezi yönetiminin etkili telkini.
o zaman erkek muhabir daha mı makbuldü ne? peki neredeydi bu adamlar?
adamlar yoktu. çünkü ortadan kayboldular. çünkü tercih yıllar önce kadından yana kullanılmıştı.
oysa masa başındaki müdürün bir erkek muhabiri olsa istediği zaman ona "siktir göt" diyebilirdi. hem de yüzüne. ama kadın muhabire aynı şeyi söylese o zaman işler karışabilirdi. erkek muhabir iyiydi. sorun çıkarmazdı. makyaj derdi yoktu, eve koşa koşa gidip temizlik yapmak bebeği doyurmak gibi bir derdi de yoktu. ama piyasada erkek de yoktu.
bu garip durumu bir iki örnekle açıklamakta fayda var.
1- pakistanda 2006'da meydana gelen deprem için kızılayın yardım götürdüğü uçakta her ne hikmetse bir tanecik bile kadın yoktu
2- kuzey ırak'a nisan ayında ayında yapılan kara harekatını anlatan tek bir kadın muhabir akıllara geliyor mu?
fakat pakistandaki depremi en az bir erkek kadar iyi aktaracak (hatta belki de daha iyi) kadın haberciler var.
fakat kuzey ıraktaki operasyona ilişkin bilgileri bir kadın muhabir de pek ala verebilir.
eh iğne çuvaldız meselesine gelmekte de fayda var.
kaç kadın televizyon habercisi atlayıp uçağa bir felaket bölgesine gitmek istedi acaba?
ya da kaç tanesi kamera önünde olmaktansa arkasında olmayı istedi?
sıkıcı olmamak için testosteron kokan spor haberlerini ve onları sunan güzel kadınları konuşmak bile istemiyorum.
özel televizyonculuğun kontrolsüz şekilde büyüdüğü günlerde nedendir bilinmez meslek (televizyon muhabirliği) daha çok kadınlara yakıştırıldı. "iletişim fakültesinden mezun olan kızlar muhabir, erkekler kameraman olsun" ön kabulüyle büyüdü sektör. ama elbette yöneticiler çoğunlukla erkekti. erkek yöneticiler de stajyer denilen garabet bir sistemin egemen olduğu sektöre her yıl biraz daha fazla kadın soktu.
tamamen serbest düşüş biçiminde büyüyen "habercilik işi" bir süre sonra cinsiyet kazanmaya başladı. yani "erkek haberler" doğdu "kadın haberler" doğdu. masanın başında oturanlar "elinde bıçak kuyumcuya girip üç kişi doğrayan manyağın" haberini bir kadın muhabir yapsın istemedi. yine aynı masanın başındaki "adam" "beyaz eşyada çılgın indirim" haberi için ekranda kadın görmek istedi. ilk bakışta mantıklı gibi görünen bu yaklaşım zamanla televizyon haberciliğinde keskin bir cinsiyet ayrımcılığına yol açtı.
sanki yazılı olmayan bir kural vardı ve bu kurala göre diplomasi, parlamento, başbakanlık muhabirleri çoğunlukla (altını çiziyorum çoğunlukla) kadın, polis, adliye, savunma muhabirleri ise yine çoğunlukla erkek olmak zorundaydı.
özel televizyonların haber merkezlerini kurmaya başlamasının 18. yılına gelindiğinde mesleğe stajyer olarak başlayan genç kızlar büyüdü. aşık oldu. evlendi. hamile kaldı. doğurdu.
ama bu doğal süreç masanın başındakinin hiç hoşuna gitmedi. "sevgilinle az görüş, balayını kısa tut, seneye doğurabilir misin, emzirdiğin çocuğun seni üç hafta göremeyecek" demek zordu. ama erkek muhabire daha kolay söyleyebilirdi. erkek muhabirin nasılsa eşi doğuracaktı nasılsa süt izni almayacaktı çocuğa bakan birini nasılsa bulurdu.
balayı, doğum izni, süt izni, bebeğin doğumgünü. birbirinden önemli ve özel bu durumlar masanın başındaki için "işgücü kaybı" olarak değerlendirildi.
hazır yeri geldi söylemeden geçmeyeyim. önemli bir haber kanalının iki bayan ekonomi muhabirinin bebekleri arasında tam bir yıl var. ama bunun sebebi etkileşim değil. haber merkezi yönetiminin etkili telkini.
o zaman erkek muhabir daha mı makbuldü ne? peki neredeydi bu adamlar?
adamlar yoktu. çünkü ortadan kayboldular. çünkü tercih yıllar önce kadından yana kullanılmıştı.
oysa masa başındaki müdürün bir erkek muhabiri olsa istediği zaman ona "siktir göt" diyebilirdi. hem de yüzüne. ama kadın muhabire aynı şeyi söylese o zaman işler karışabilirdi. erkek muhabir iyiydi. sorun çıkarmazdı. makyaj derdi yoktu, eve koşa koşa gidip temizlik yapmak bebeği doyurmak gibi bir derdi de yoktu. ama piyasada erkek de yoktu.
bu garip durumu bir iki örnekle açıklamakta fayda var.
1- pakistanda 2006'da meydana gelen deprem için kızılayın yardım götürdüğü uçakta her ne hikmetse bir tanecik bile kadın yoktu
2- kuzey ırak'a nisan ayında ayında yapılan kara harekatını anlatan tek bir kadın muhabir akıllara geliyor mu?
fakat pakistandaki depremi en az bir erkek kadar iyi aktaracak (hatta belki de daha iyi) kadın haberciler var.
fakat kuzey ıraktaki operasyona ilişkin bilgileri bir kadın muhabir de pek ala verebilir.
eh iğne çuvaldız meselesine gelmekte de fayda var.
kaç kadın televizyon habercisi atlayıp uçağa bir felaket bölgesine gitmek istedi acaba?
ya da kaç tanesi kamera önünde olmaktansa arkasında olmayı istedi?
sıkıcı olmamak için testosteron kokan spor haberlerini ve onları sunan güzel kadınları konuşmak bile istemiyorum.
1 yorum:
Afganistan'a,Fiistin'e git dedilerde gitmedikmi?Oxford vardıda okumadıkmı gibi birşey söylemeye çalışıyorum.Bizim ülkemizde böyle ama;kadınlar polis olur büroda oturtulur 8-5 çalıştırılırlar.Erkekler 15 saat.Bir tarafta bu anlamsız sözümona koruma diğer tarafta tek gözü mor gezen entellektüel kadınlar köydeki Fadime ile tek ortak noktaları belkide ikisininde gözlerinin mor olması!
Yorum Gönder